Zaman ile tanışmak

“Zaman” ile bir Kiçua (Quechua) gibi tanıştığım gün farklılaştı ona bakışım, ve “zamanı daha iyi yönetmek” ile ilgili her çabaya yaklaşımım. Zamanın; yönetilebilecek bir kavram olması üzerinden fikir jimnastiği yapanlara gülüp geçmem, ben ve eşim için erişilmesi ve ulaşılması çok arzulanan bir hedef olan Peru –ve haliye Machu Picchu- seyahatimiz sonrasında başladı.

Cuzco sokakların yürürken, rehberimiz bizi tarifi imkansız bir taş işçiliği ile tanıştırmak ve tüm dünyaya nam salmış, şaheser “12 kenarlı taşı” göstermek için bir duvar önünde durduğu gün benim için zaman değişti. 

12 köşesi ayrı ayrı çalışılmış ve etrafındaki diğer taşlar ile milimetrik bir ilişki içerisinde büyük bir evrensel uyum sergileyen bu taşın karşısında insan, onu oraya yerleştirene karşı hayranlığını gizleyemiyor. İşte ben de, bu hayranlığımı tarif edecek en uygun kelimeleri ararken, rehberimize “Bu taşı bu kadar kusursuz bir şekilde buraya yerleştirebilmek, bu taş ustasının ne kadar zamanını almış olabilir ?” gibi bence çok anlam yüklü bir soru soruverdim. Ama aldığım cevap bütün bu anlamı oracıkta sokağa boşalttı. Rehberin, “Sizler zamanı farklı algıladığınız için bu soruyu soruyorsunuz, ama Kiçua’lar (İnka’ların Halkı) için geçen hayattır, zaman  değil. Bu nedenle, yapılan işlerin ne kadar sürdüğü değil yapılması önemlidir. Çünkü yapılan şeylerin zamanla olan ilişkisini kurabilmek için öncelikle tamamlanmış olmaları gerekir .” demişti.

Bu açıklamanın içinden çıkmak öyle pek de tahmin edildiği gibi kolay olmadı.

Bana zamansızlıktan yakınan ve kendi zamanını iyi yönetemediğini söyleyen her kişiye karşı bir şeyler söylemeden önce, “12 kenarlı taş” ve onu büyük bir sabır ve ustalıkla yontan Kiçua gelir aklıma.

Günümüz dünyasında herkes yapmayı gerçekten istediği işlere yeterli zamanı bulamama problemi ile yaşıyor. Sanki bir havuzdan kovalarımıza zaman doldurabilmek veya bir ağaçtan meyve gibi onu toplayabilmek olasıymış gibi. İlave zamanı aramak yerine, o zamana ne için gereksinim duyduğuna odaklanmak, yani yapılması gereken işe yoğunlaşmanın daha faydalı bir egzersiz olduğu tartışılmaz bir gerçek.

Zira zaman arayanlar ve kendilerine verileni yeteri kadar dikkatli kullanmayanlar için bilinmesi gereken, zamanın sabit olduğu ve hepimize eşit dağıtıldığı.

Zamanını iyi kullanan kişiler vardır ve bu kişilerin temel başarısı, zamanı kullanmakta değil, o zamanı adadıkları işleri kendileri için en uygun ve motive edici şekilde önceliklendiriyor olmalarıdır. Kendilerine verilen zamanı nasıl ve hangi konuya harcayacakları konusu üzerinde derin bir farkındalığa ve bir plana sahiptirler.  Yani zaman kaybetmemeyi güvence altında tutacak bir disipline sahip olmak.

Yapmaya değmeyecek işlerden arınmak ve kalanları “yaşam” motivasyonu” ‘muzu en üstte tutacak şekilde önceliklendirmek bu işin başlangıcıdır. Bunu yapabilecek duruma gelindiğinde, bu plana aykırı olanlara “hayır” demeyi becerebilmek de kendiliğinden gelişebilmektedir.

Anlamlı ve iz bırakacak işlere odaklanarak ve onları tamamlayarak, tıpkı elinde bir taşçı kalemi ve çekiç olan bir Kiçua gibi zamana kayıt düşebilmek, belki de en çok arzulanan olmalı. 

Bu vesile ile, o muhteşem taşı yontan ustanın önünde bir kez daha saygıyla eğiliyor, hayatı ile zamana vurduğu kayıt karşısında hayranlığımı tekrarlıyorum.