Bir Principia ısırığı...

Üniversite’de okurken, cebimizden her fırsatta çıkartıp, her problemin üzerine gönül rahatlığı içerisinde savurduğumuz öyle formüller vardı ki, “atacağız ve sonunda bitecekler” diye düşünmekten kendimizi alamıyorduk. Şimdi ise nereye elimi atsam o günlerde savurduğum bir şeylere denk geliyorum. Ya da o savurduğumuz formüller, bilimi değil yaşamı açıklıyor oldukları için ısrarla karşımıza çıkıyor olmalılar.

Bu şaşkınlığımın ana nedeninin o formülleri bilimsel ve teknik alanlarının dışarı taşıyarak metaforlaştırıyor olmamdan kaynaklandığını, bir tartışma anında tesadüfen fark ettim.

Ama bazıları var ki “nasıl böylesine her şeyi açıklayabilir ve yaşamın her alanında kendisini ifade fırsatı bulabilir ?” diye şaşırmamak elde değil.

istock_000035378086_large-2.jpg

Belki de gelmiş geçmiş en büyük hizmet, dünyanın üzerindeki her şeyin ve hareketin tanımlanmasının yolunu açan; İsaac Newton’un sırtı bir ağaca yaslı, tembellik ederken bir elmanın yere düşüşü ile, yerçekimi ve onu takip eden hareket ve enerji kanunlarının bulunması olmalı.

Bu arada, insanlık için tüm önemli buluşları, çağlar boyunca tesadüflere bağlamaya ölesiye çalışan kolektif bilinç karşısında da, sergilediği yaratıcılık konusunda saygı ile eğilmeyi unutmamalıyız. Bütün öğrencilik yıllarımızın, Newtonun tembel tembel otururken yerçekimini bulması, Arşimetin hamamda yıkanırken suyun kaldırma gücünü keşfetmesi, Pareto’nun fasulye ayıklarken kendi dağılım kanununu fark etmesini dinleyerek geçti.

Bir adım daha ileriye gidip, paranoya kapısının önünde durduğum zaman ise, bu hikayelerin zihinlerimizi dizginleyerek, bizleri bilimden ve buluştan uzak tutmak için sinsi ve kurnazca planlamış birer demotivatör olduğunu düşünerek kendimi rahatlatıyorum. Sonrasında da akıl sağlığımı korumak için o kapıdan koşarak uzaklaşıyorum.

i-6b12a165560966e1cdaa5e52e0f106bb-Newton-523x566.jpg

Şimdi hayal edelim, İsaac Newton’un oturduğu yerden bulduğu fizik kanunlarını ve onları günümüze taşıyacak anlamlarını...

Onun bütün kanunlarını bir yerlere bağlayabilmenin mümkün olduğunu fark ettiğim an, bunları birbirinden ayrı konulaştırmanın en doğrusu olacağına karar verdim. Sonuçta oturduğu yerden, kılını bile kıpırdatmadan yaşamın tüm akışına yön değiştirecek bir buluş yapan dâhiyi konu almanın öyle bir-iki sayfa ile geçiştirilmemesi lazım.

Sir Isaac Newton’u tanıtmak gerekir mi bilemiyorum ? Ama onunla insanlığa yaptığı en temel katkı ile hatırlamak da yarar var. Çünkü kendisi biz yaşamı ve dünyayı “gerçekleri” ile tanıyalım diye yaşadı.

images.jpg

20 yıllık bir süre içerisinde geliştirdiği tüm kuramlarını 1687 yılında Principia (Doğa Felsefesinin Matematiksel İlkeleri) adlı Latince kitabını yayınladığında , o güne kadar gelen tüm evrensel bilgilerin baştan aşağı yeniden düzenlenmesini sağladı. Çünkü Fizik bilimini ve onun “madde dünyası”nı anlamamıza olanak veren iletişim dili olan matematikte temel değişimler sunmuştu. Evrene ve içindeki, duran ve hareket eden tüm cisimlerin kendi başlarına veya birbirleri ile olan etkileşimleri üzerine getirdiği yeni kurallar, bilgiye bakış açısını artık geri dönülemez şekilde kozasından çıkartmıştı. Aydınlanmanın önündeki belki de son engeli yıkarken, bilgi gerçeğe bir adım daha yaklaşacak ve artık onunla arasına girecek hayal ürünü engellere yer kalmayacaktı.

download-1.jpg

Onunla birlikte kavramsallaşabilen evrenin kinetiği ve dinamiği, fizik bilimi içerisinde fizikselleşebilmiş ve kat ettiği mesafeler “insan aklı”na olan güveni arttırmıştır. Doğaldır ki, insan aklını ön plana çıkartan Aydınlanma hareketi, Newtoncu bilimin katkılarından beslenmiştir. Zira bu fizik ve matematik ile başlayarak; biyolojiden felsefeye, tarihten sosyolojiye kadar hemen her alana, kendi bilimsel metodolojisini hakim kılmıştır.

Böylece 1666’da hareket kanunlarının taslaklarını yazmaya başladığı tarihten başlayarak 20 yıl süren Principia ile Newton’nun bilimsel üretimi taçlanmış oldu.

Başlangıçta, en basit hali ile kurguladığı 3 temel yasa evrenin tüm gerçeklerine ulaşma yolunda insanlığın yolunu aydınlatabilmişti.

images-4.jpg

Bunlar;

1. Bir nesne, kuvvetle harekete geçilmedikçe, bir atalet durumunda kalacaktır.

2. Bu nesneyi harekete geçirecek olan kuvvet ile kütlesi onun ivmesini belirler

3. Her bir etki için ona eş ve karşı bir tepki oluşur.


İşte bu başlangıç yirmi yılın sonunda tüm hareket kanunlarını, Dünya, Güneş ve Ay hareketlerini açıklayan yerçekimini tanımlamış böylece evrenin anlaşılabilmesi de mümkün hale gelmişti. Sayfaları arasında güneş sisteminin ve gezegenlerin tüm hareketlerini içeren basit denklemler ve bu gezegenlerin birbirleri ile olan yörünge ve çekim ilişkilerini içeren açıklamalar yapılınca; Kopernik ile başlayan, Bruno ile devam eden ve Galileo sayesinde gözlemlenebilen gerçekler, 100 yıl içerisinde bir daha değiştirilemeyecek şekilde, dünyamızın evren içerisindeki yerini ve rolünü tespit etmiştir.

Principia’nın yazılmış en büyük bilimsel kitap olduğu bugün bile çok az tartışılmaktadır.

Newton’un birinci kanunu sadece birinci olduğu için öne çıkıyor ve ilk akla geliyor olabilir. Ama onu bir fizik kanununun ötesinde hayal edince gerçekten her şeyin önüne geçiyor.

Newton’un birinci kanunu diyor ki ;

Net bir dış kuvvet etki etmediği sürece, duran bir nesne durmaya veya hareket eden bir nesne sabit hızla hareket etmeye devam eder”.

Bu kanuna, “eylemsizlik” kanununu da denmesi kendisine yükleyeceğim anlamların yolunu da ardına kadar açıyor. Fizik bilimi bize kütlesi olan ve bir hacim kaplayan her şeyin bir nesne olduğunu söylediği için de, bu noktadan sonra nesne yerine insan kullanabilirim.

download.jpg

Şimdi Newtonun açtığı yolda bu eylemsizlik yasasını düşünelim. Çevremizdeki insanların büyük bir bölümünü tanımlamaya başlayalım. Bunu yapmak için de öncelikle bir başlangıç tespiti zorunlu görünüyor. İnsanlar; değişime ve gelişime karşı en temel hakları olan ve kendilerine Newtonun kanunları ile emanet edilmiş olan “eylemsizlik”, “hiç bir şey yapmamak”, “atalet” durumlarını delicesine sevmektedirler. Bu sevgi onlara hem çok güvenli ve hem de çok kolay gelmektedir. Çünkü hiçbir şey yapmaları gerekmiyor. Üzerlerine bir etki gelmediği sürece, asla durumlarını değiştirmeyecekler.

Değişim ve gelişimin düşmanı “atalet”, büyük bir konfor alanı ve konfor alanı bozulmadığı sürece gelişim mümkün değil.

Fizik biliminin “eylemsizlik” durumu, kişisel gelişim dünyasının “amaca yönelik eyleme geçmeme” durumuna denk gelmektedir. Yıllar boyunca başarı hayalleri kuran, o hayallere göre hedefler koyan, planlar yapan ama bir türlü ilk adımı atamayan kişilerin sorunu da sonunda bu atalet belasından kurtulamama durumu.

atalet_2 (300 x 200).jpg

Atalet durumunda hapsolmuş ve bunun dışına çıkamayan kişilerin ortak özellikleri tembellik, yılgınlık, miskinlik, pes etmek, harekete geçmemek, bezginlik ve şevksizliktir. Mazeret üretme konusunda onlardan başarılısı yoktur. Reaktif, sitemkar, karamsar, eleştirel ve kaygılı olmak arkasına saklandıkları caydırıcılarıdır..

Sürekli olarak çok yapmak isteyip de yapamadıkları, en çok arzu ettikleri ama asla başlamadıkları işlerle kendilerini oyalarlar. Yabancı dil öğrenememek, kitap okumamak, sigarayı bırakamamak, düzenli spor yapamamak gibi, hep mücadele ettikleri ama başaramadıkları isteklerden onları tanırsınız.

Newton bunu da çözmüş. Bu ataleti bozmanın yolu ona bir güç uygulamaktır diyor.

İşte işin sırrı da burada, “İnsanı harekete geçirecek ve ataletini yenecek olan güç” nedir?

İşi biraz daha hem zorlaştırayım hem de kolaylaştırayım ve ölçeği insandan toplum seviyesine yükselteyim. Toplumları harekete geçirecek ve ataletten kurtaracak olan gücü düşünün insanı da çözeceksiniz.

download-2.jpg

Her şeyin harekete geçmesi, ona yapılacak bir etkiye bağlıysa, o zaman bizi kişisel olarak neyin harekete geçirebileceğini keşfetmek, kendimizi geliştirmenin ilk ve en temel adımıdır. Motivasyonun en temel üç enstrümanı; gelişme arzusu (mastery), serbestlik (autonomy) ve amaç (purpose) olarak tanımlanıyor. Biz kendimize uygun olanını belirlemeliyiz.

Sonra elimize bir kalem ve bir kağıt alarak kendi Principia’mızı yazmaya başlamalıyız. En zoru ilk paragrafı yazmak. Başlayın gerisi gelecektir. Sonra bir bakmışsınız ki, asla değişemez dediğiniz şeyler değişmeye başlamış, hatta bir büyük ölçek olan toplum da bu sıyrılmadan nasibini almış ve ölü toprağı ile vedalaşmış.

download-4.jpg

Durduğunuz veya yavaşladığınızı fark ettiğiniz anda ilk aklınıza gelen Newton olsun. Ona Principia’sını bulduran elmanın, size de hareket sağlaması için elinizi en yakındaki bir elmaya uzatın ve ısırın, cennetinizden çıkın, tekrar yola koyulduğunuzu göreceksiniz.

Yeter ki isteyin...