Arşimet ile 30 dakika...

Günümüzün yenilenebilen en büyük enerji kaynaklarından birisi ile ilgili yapılmış olan ilk keşfin, Siraküza’lı Arşimet’e (MÖ 287 – 212) ait olması hiç şaşırtıcı olmamalıdır. Şaşırmamamızın nedeni ise kendisini, hamamda yıkanırken bile birşeyler keşfedebilen bir dahi olarak tanımamız olabilir. Nedense,“sıvıların kaldırma kuvvetini” bulan Arşimet’in bu buluşunun tarihe düşen kayıtları; “evreka”, “hamam” ve “yüzen sabun” üçlüsünden bir türlü arınamaz. Bu algı bozukluğuna bir neden arayışında olmayacağım. Zira Arşimet araştırıldığında, kuyumcusunun kendisini kandırdığından şüphelenen Kral II.Hiero’ya yardım etmek için araştırma yaparken bulduğu “kaldırma kuvveti”, günümüze olan etkisi bakımından, benim aslında üzerinde durmak istediğim buluşu kadar kayda değer olmayabilir.

Üstelik bunu yaparken de, diğer önemli buluşları olan Arşimet Vidası, Arşimet Pençesi, Pi sayısının gerçek değerini bulması, çağının en büyük savaş teknisyeni olarak yaptıklarını ve kaldıraç kanununu da bir güzel geçeceğim. Matematik ve fizik alanındaki keşiflerine ise hiç dokunmayacağım .

Benim buluşmak istediğim keşif, yaşamının son iki senesine denk gelen ve onun keşfettiği savunma sistemi sayesinde 2 sene kadar uzatılabilen Siraküza Kuşatması sırasında kullandığı bir enerji türü ile ilgili…Konsantre Güneş Enerjisi.

Güneş enerjisinin tarihteki ilk bilinçli ve konsantre gücünü keşfeden Arşimet, Siraküza Limanının burçlarına yerleştirdiği Bronz Aynalar ile Roma gemilerini yakabilmeyi başarmış ve dünyamıza hergün bol miktarda gelen güneş ışığında saklı olan gücün farkına varılmasına da yol açmıştır.

Ancak, aradan geçen 2000 yıla rağmen insanoğlu bu enerji kaynağının hakkını vermeyi bir türlü becerememiş ve hala fosil yakıtlar veya nükleer enerji odaklı arayışlar içerisinde kalmıştır. İşte tam bu “hakkını” verememe noktasında buluşuyorum belki de Arşimet ile. 

Benim için, Güneş Enerjisini hasat etmenin önemini aşağıdaki bilgi tek başına anlatıyor aslında.

1 saat içerisinde dünya yüzeyine çarpan güneş enerjisi, dünyanın tüm enerji ihtiyacını 1 yıl süreyle karşılamaya yeterlidir.

İşte bu nedenle, cazip alternatif arayışlarına parallel gelişmelerle, geçtiğimiz 2,5 sene içerisinde tüm dünyada Güneş Enerjisi çiftliklerinin kurulması hızlanmış ve bu en kolay erişilebilir ve sınırsız enerji kaynağı kendi teknolojisini aratır olmuş. (Ancak henüz hala, temiz ve çevre dostu bir enerji türü olan güneş enerjisinin türev ürünlerinin çevre ile dostluğu yeteri kadar gelişmiş değil, güneş panel ve pillerinin teknolojik gelişimlerine ihtiyaç bulunmakta)

Bu kadar enerji konusuna girmemin birkaç temel nedeni var. En başta geleni, doğal olarak, dünyamıza kendiliğinden ulaşan ve çarpan bir enerji türünü yeterince kullanamıyor olmamız. Bu enerjinin, kaynağının 4-5 Milyar yıl daha devam edeceği bilindiğinde, bizlerin algı ölçeğinde sınırsız olması. Ama sonuçta bu enerjiyi kullanan biz insanoğlunun, bunu nasıl israf ettiği konusuna da geçebilmek.

5-10 dakika süre ile dünyaya ulaşan güneş ışığının bir yıllık enerji ihtiyacımıza denk geliyor olabileceğini bilince, tüm varsayımsal “çalışma hayatı kuralları” sanki sorgulanabilir hale geliyor. Güneş bize, işimizi çok uzun süre görecek kadarını 5-10 dakikada veriyor ama biz eski alışkanlıklarımızı değiştirmiyoruz. Çünkü kolaylar

Bu enerji israfını, iş hayatına uyarlamaya kalktığımda ise, birçoğunuz gibi benim de aklıma bitmek tükenmek bilmeyen, amaçsız, sonuçsuz, plansız, dağınık “iş toplantıları” geliyor. İş hayatı ile ilgili neredeyse tek ve en büyük “verimsizlik” alanı. Üstelikte, “takım oyunu”, “işbirliği”, “paylaşım”, “motivasyon” vb gibi birçok değerli konuyu da beraberinde kendi girdabına çeken ve değersizleştiren. Aynen güneşin bize bahşettiği enerji gibi, çok kısa sürede sahip olabileceğimiz sonuçları, çok uzun verimsizlik süreçlerine sürdüğümüz gibi.

Çalışma hayatımızdaki tüm enerjimizi emen, bitmek tükenmek bilmeyen toplantıları faydalı işbirliği ortamlarına çevirebilmek için atacağımız her adım, inanın bizlere karşılığını fazlası ile ödeyecektir.

Başarılı ve etkili insanların “iş toplantılarını” en etkin hale getirebilmek için yaptığı veya bir “özdisiplin” olarak kendi alışkanlıkları arasına yerleştirmeye çalıştığı bir başlığı paylaşmak istiyorum. Öyleki, uygulanabilmesi durumunda, kişisel verimliliğimizi %75 civarında arttırabilecek ama daha da önemlisi, zamanımızı daha iyi kullandığımız duygusunu besleyeceği için sadece iş değil ama sosyal yaşamımızı da “bir üst” tatmin seviyesine taşıyacak bir alışkanlık.

Yaşamı, “1 saatlik” bölünmüşlüklerden arındırma….. 

Bu şekilde başlıklandırıldığı zaman aslında konunun, iş toplantılarının dışına da taşınmakta olması bizi ürkütmemeli. Zira bir bölümleştirme alışkanlığı iş toplantılarımızın dışında da “zaman yönetimimize” metastas yapmaktadır.

İlk yapacağımız şey, digital ajandalarımıza bir ayar çekmek. Hangi ajandayı kulllanıyorsak kullanalım, onun "ayarlar" bölümündeki planlama şablonunu bize 30 dakikalık zaman formatları verecek şekile getirelim. Eğer Digital Ajandanız bu değişikliğe imkan vermiyorsa hemen değiştirin. Aynı şey, matbu ajandalarınız içinde geçerli. Kullanacağınız ajanda, size 30 dakikalık planlama imkanları sunabilmeli. Yaşamı 30 dakikalık bölümlere oturttuğumuz zaman bir günümüz 24 saat değil, 48 yarım saatten oluşacaktır. Evet, yaşamı iki katına çıkartmaktan bahsediyorum..

Şimdi artık “Güneş” ışığından daha fazla yararlanmak için “iş toplantılarımızda” yapabileceğimiz değişikliklere bakalım.

Toplantının süresini 30 dakika olarak belirlemek ve duyurmak: Eğer bir konuyu karara bağlamak için bir araya gelmiş yetkin insanlar, o konuyu 30 dakikada sonuca bağlayamıyorlarsa problemin çözümü büyük bir ihtimalle “konu” ile ilgili değildir. (Pareto kuralı; Bir toplantının %80 konusu, toplantı süresinin %20 lik bölümünde çözülür). Bunun için

1.    Toplantının hedefini netleştirmek. Duyurusunu yapacağınız toplantının amacı ve hedefi kolayca anlaşılır ve net olmalıdır. Bu davete vereceğiniz isim, toplantının disiplinine ilişkin en temel gösterge olacaktır. “Durum Güncellemesi (Status Update) gibi toplantı davetleri ile, 30 dakikaya sığdırabilecek toplantılar tasarlamak mümkün değildir.

2.    Davetli Listesini dikkatli oluşturmak. Bu toplantıda gerçekten bulunması gerekenlerden başka kimseyi davet etmediğinizden emin olmalısınız. Toplantıyı odaklanması gereken konudan uzaklaştıranlar, yani sabote edenler, çoğunlukla o toplantıda bulunması gerekmeyen kişilerdir.

3.    Toplantıyı Planlama : Toplantıda elde etmek istediğiniz her şeyi bir başlık altında, toplantı öncesinde davetlilere gönderin. Toplantı başladığında da bu planı herkesin görebileceği bir yere asın veya yansıtın. Böylece, herkesin odaklanmasını sağlayabileceksiniz. Bu planın asla ve alsa dışına çıkmayın. Çıkması durumunda, yeni konuları, mümkünse başka bir toplantıya bırakın.

4.    Toplantılarda esarete izin vermeyin. Toplantıya katılanları hiçbirisinin, ayrılmış olan süresinin ve kendisinden beklenen konuların dışına çıkmasına göz yummayın. Bu konudaki uyarıya da, aleni olarak toplantı içerisinde vermekten çekinmeyin.

5.    Zamanlamaya çok özen gösterin. 30 dakikalık toplantılar tam zamanında başlamalıdırlar. Bilmelisiniz ki, tam zamanında başlayan ve biten toplantılar, katılımcıları katkı verme konusunda daha fazla motive ederler ve daha titiz hazırlanmaya teşvik ederler. İnsanlar, kendi zamanlarına değer verildiğini bilmekten çok büyük bir mutluluk duyarlar.

6.    Gerekmeyen teknolojiyi yasaklayın. Toplantı masasının üzerine konulacak bir sepet, tüm cep telefonlarını toplamalı ve masaların üzerinde bulunması gerekmeyen kişisel bilgisayarlar, e-postalar, internetler, sosyal medyalar yer almamalıdır.

7.    Toplantının sonrasındaki ilk birkaç saat içerisinde, aksiyonları hızlıca yazılı olarak dağıtın ve tamamlama sürelerini belirleyin.

Bazı toplantılar doğası nedeniyle 30 dakikanın dışında planlanmak zorundadır. Ama bunları da 30 dakikalık gruplar halinde organize etmek bu pratiği kaybetmemek için önemlidir.

Şimdi bir de bu 30 dakika alışkanlığını, verdiğiniz ve istediğiniz randevulara taşıyabildiğinizi düşünün, hem zamanınızı %50 oranında tasarruf etmiş olacaksınız ve böylece birim iş yaşamınıza daha fazla konu sığdırabilmiş olacaksınız, hem de birlikte çalıştığınız veya işbirliği yaptığınız kişilerin zamanlarına özen göstermiş olduğunuzu ifade edeceksiniz.

Bu pratiği içselleştirirken ve bulunduğunuz ortama yerleştirirken zorlandığınız zaman, hayattan kazandığınız 30 dakikayı hayal edin. Bir gün içerisinde biriktireceğiniz 30 dakikalar, toplandığı zaman hiç  azımsanmayacak bir “yaşama” karşılık geleceklerdir, kimseye hesap vermeden gönlünüzce kullanabileceğiniz bir birikim. 

Şimdi gözlerinizi kapatın ve “Güneş” in ışıklarını vücudunuzda hissedin, ya onları yansıtacaksınız ya da size enerji vermesi için kullanacaksınız.  Belki de sizi harekete geçirecek olan Arşimet Kaldıracı, dayanak olarak “30 dakikalık” toplantıları kullanacaktır.

Size, hiç yapılmamış, denenmemiş, görülmemiş, yaşanmamış, söylenmemiş, duyulmamış, hissedilmemiş ve anlatılmamışlarla dolu , 730 günlük bir yıl diliyorum