Nema Plus İuris Transferre Potest Quam İpse Habet

Medeni Kanunumuzun etkilendiği Roma Hukuku’nun en temel, güzel ve anlamlı kurallarından bir tanesi olan ve Borçlar Hukukuna damardan saplanan altın kural. 

Annem ve babamın hukukçu olmaları nedeniyle, çocuk yaşta, belki de  dürüstlük ve adalet eğitimimin bir parçası olmak üzere  ev içerisinde tekrarlandığını ve Türkçe karşılığının bizlere belletilmeye çalışıldığını hatırlıyorum. Bizler birer hukukçu olalım diye değil, ama dürüst ve adil bir yaşam sürelim diye…

Tercümesinde diyor ki …

Kimse Sahip Olduğundan Fazlasını Bir Başkasına Devredemez. …

Sadece bu haliyle bile, üzerine kitaplar yazabilir, allegoriler inşa edilebilir.

Çalışma ve sosyal yaşantımda, her karşılaştığım haksızlık, basiretsizlik, beceriksizlik, adaletsizlik bana bu Latince kuralı hatırlattı ve her seferinde de bir cümle içerisine sıkıştırabildiği anlam ve derinlik ile ilgili beni kendisine hayran bıraktı. Bazen acaba “Latince öğrensem mi?” bile dedirtti bana, daha nicelerini keşfetmeme olanak tanır diye.

İş dünyasında etrafımızda bulunan,  beceri seviyesi kendisinden beklenen işlerin zorluk derecesinden düşük olan kişileri gözönüne getirdiğinizde, bu kural kendiliğinden o kadar çabuk çalışıyor ki. İşin yapılmasına ilişkin beceri eksikliğini ve onun zorluğu ile başetme yeteneğini tartıp ve çoğu kez etrafa belli etmeme gayreti içerisinde endişe, kaygı ve korkular içerisine hapis olmuş yöneticileri düşünün. Yenilmeyi ve o yenilgiden ders çıkartabilmeyi öğrenememiş olan ve becerisi sınırlı ama hep daha büyük bir beceri setine sahipmiş gibi davranan, bu eksikliklerini örtebilmek içinde tüm sorumluluklarını etrafına delege etmiş olan kişileri gözünüzün önüne getirin.  İşte bu kural onları tanımlıyor. “Hiç kimse sahip olduğu beceriden daha fazlasını eyleme dönüştüremez”.. Bakın sadece birkaç kelimenin değiştirilmesi bile yetti…

Ya da toplantılarda , dönüp dolaşıp konuyu hep en iyi bildiği alanlara getirmek isteyenlere bir bakın, yeni şeyler denemeye en korkak olanlar onlar değil mi ?

 

Peki, şu an aklımıza gelen ve çoğu bir zamanlar yöneticimiz olan kişiler gibi olmamak için ne yapmalıyız ? Yani, başkalarına daha fazlasını devredebilmek, daha iyi becerileri sergilemek için ve kendimizi bir anlamda aşmak için neler yapabiliriz. Biz olmanın ötesine geçebilmek, kendimizi katlayabilmek, arttırabilmek mümkün müdür ?

Bu kurala göre hayır …

Kural açık, bizim olmayanı eyleme dönüştürmek ve devir etmek, sergilemek mümkün değil. Sadece bizim olanların sayı ve kalitesini çoğaltabiliriz.

Çok sevdiğim bir söz ; “ister kovaya daldır, ister denize, çıkartabileceğin su elindeki tas kadardır” diyor.

Bütün dikkatimizi, elimizdeki tasa, beceri setimize, zayıflıklarımıza, yanlışlarımıza ve mağlubiyetlerimize vermeliyiz. Ancak onları tanır isek, onlar ile barışabilir isek farkındalığımız artacak ve sahip olduklarımızı göreceli olarak arttırabileceğiz. 

Unutmayalım ki, herşey önce farkındalık ile başlıyor, en dürüst ve direk soruları kendimize sormalı ve beceri setlerimizi acımasızca incelemeliyiz. Zayıflık ve eksikliklerimizi itiraf edecek  olgunluğa eriştiğimizde işte bu Latince kuralın sınırlarında geziniyor olacağız.