Kolera Günleri...

Olağanüstü günler yaşıyor, dönemler yaşatılıyoruz.

Pozitif bir şeyler yazmak için odaklanabilmenin en zor olduğunu düşündüğüm bu günlerin ortasında, aklım ve düşüncelerim klavyenin üzerinde bir sarkaç gibi oradan oraya, o konudan bu konuya salınıp/savrulup dururken “bir süre için olsun blog yazılarını dondurmalıyım” düşüncesi beni rahatlatmıştı.

İçinde bulunduğumuz olağanüstü şaşkınlıklar, “yuh artık !” lar, “pes doğrusu !”lar, iz bırakmadan nasıl bizlerden uzaklaşabilecek tahmin edebilmek çok zor. Ama bu yazıları, kalıp ve günün dışında yazmaya çalışıyor olduğum başlangıcı ile düşününce de, belki de okuyan için hayata ve kaygılara verilebilecek bir kısa mola olur açıklaması kelimelerime yol veriyor. Ben yazarken bir süreliğine kaçmak için yazıyorum, okuyacaksanız sizde bir süreliğine uzaklaşmak için okuyun …

Bu nedenle, bu yazıyı okurken değişik bir niyet okuyuculuğu yapmak zorunda kalacaksınız.. Söylemek istediklerim çok dolaylı olacak ilk kez.

Hikayemin kahramanı John Snow

Ama bir çoğumuzun geçtiğimiz altı sene boyunca nedensizce hayran olduğumuz, dizideki rolü gereği öldürüldüğünde bile yapımcısına psikolojik baskı uygulayarak dirilttiğimiz, yedi krallığın kış ile arasındaki duvarın koruyucusu ve “Game of Thrones“ un efsanevi oyuncusu değil.

Bu John Snow 1813 ile 1858 yılları arasındaki 45 yıllık yaşamına günümüz için çok değerli iki önemli başlangıcı sığdırabilmiş bir doktor. Asıl uzmanlığı olan anestezi ve tıbbi hijyenden de farklı bir değer yaratıyor bizler için 200 sene önce atıp, sulamaya başladığı tohumlar ile.

Ölümünden sonra onun izinde gelişen, toplumdaki hastalık , kaza ve sağlıkla ilgili durumların dağılımını, görülme sıklıklarını ve bunları etkileyen belirtileri inceleyen Epidemiyoloji biliminin öncüsü sayılacak olan John Snow, günümüze kadar gelen bir diğer değer olan Coğrafi Bilgi Sistemleri’nin de (GIS) ilk uygulayıcısı ve bir anlamda başlatıcısı olmuştur.

Çalışması öncelikli olarak Londra’da yayılmaya başlayan Kolera salgınını kontrol altına almak üzere sağlık bilgilerini toplamak, yorumlamak ve kullanmak için başlamışsa da , Snow farkında olmadan çizdiği haritalar ile GIS ‘in tohumlarını serpmiştir.

1854 senesinde Londra’nın tam göbeğinde başlayan Kolera salgınında 500 kişi ölür ve Dr.Snow o güne kadarki inanışın tam aksine bir teori ile, koleranın havadan değil sudan bulaştığını keşfeder. O yıllarda içme suyu, birbiri ile rekabet eden su şirketleri tarafından paylaşılmış mahallelere sokak pompaları ile taşınmaktaydı. Bu şirketlerin hemen hepsi sularını kirli Thames nehrinden çekmekteydiler.

Dr.Snow daha önceki salgınlarda çalışmalarını başlattığı teorisini test etmek için bu salgını kullanacaktır. Ölümlerin bir harita üzerindeki dağılımlarını çalışarak, Broad caddesindeki bir tulumbanın potansiyel suçlu olduğunu keşfedecektir.  Coğrafi planı çalıştığında ve salgın mağdurlarını incelediğinde ve mahallede oturanlarda sadece bir binada kolera görülmemesi de, mikrobun içme suyu ile bulaştığının ve yayıldığının kesin kanıtı olacaktı. Bu bina bira üretimhanesiydi ve burada çalışanlar su değil, ürettikleri birayı içmekteydiler.

Bu tespitin sonucu olarak Dr.Snow , tulumbanın kolunu çıkartarak keşfinin simgesini yaratır..Etrafındakiler onun tulumbanın kolunu kırışını dehşet içerisinde, öfke ile izlerlerken ve onların su kaynaklarını kullanılmaz hale getirdiğini düşünürlerken, o aslında onlara yaşamı hediye ediyordu.

Coğrafi Bilgi Sistemlerinin temelini atan da işte lokasyon bilgisi üzerine oturtulan ölüm ve hastalık bilgisi, yaşam ve ölüm arasında geçen bu hikaye olmuştur. Ölüm analizi sonucu bulunan “bilgi” ler , yaşam için “anlam”lanmıştır..

Amacım doğal olarak, okuyuculara Coğrafi Bilgi Sistemleri (GIS) ve GPS (Geographic Positioning System) ile ilgili okurken sıkılacakları konuları anlatmak değil. Ama bugün dünya çevresinde dolaşan ve taşıdığımız bir alıcı ile etkileşime girebildiğimiz 3-4 GPS uydusu sayesinde 1-2 metre yanılma ile kendimizi bir haritanın veya dünyanın üzerine bir özel noktaya yerleştirebilmenin ne kadar önemli olduğunu hatırlatmak ve bunu da Dr.Snow’un kolera günlerindeki çalışmasına borçlu olduğumuzu vurgulamak istiyorum.

GPS ve ondan beslenen GIS olmaksızın artık hiçbir çağdaş ve vizyoner yenilik neredeyse filizlenememekte, günümüzde insanlığı adım adım ileriye taşıyacak olan hemen tüm buluşlar, lokasyon tabanlı mobil bilgilere ve verilere güvenmektedir.

Bugün bu borcumuzu kendisine ödemek için Londra’nın merkezindeki Broadwick (eskinin Broad caddesi) caddesinde John Snow isimli barda,  sokağın ortasındaki kulpsuz tulumbaya bakarak bir kadeh bira içmeyi aklınızda bulundurun. Üstelik de o birayı yudumlarken aşağıda yazdıklarımı da hatırlayın.

İçinde bulunduğunuz durum, ne kadar anlaşılmaz, genel kabullerinizin dışında ve sizi, reddetmekten, anlayamamaktan kaynaklanan bir şaşkınlık ve korku içerisine sokar ise soksun, geleceğinize ilişkin çok büyük farklar yaratacak yeni fikir ve keşifleri de içinde barındırır. Yıkıcı, yakıcı ve sarsıcı çılgınlıklar veya salgınlar, ona bir küçük fırsat gözü ile farklı bir perspektiften bakabilenler tarafından avantaja dönüştürülebilirler. Kolera salgınının ortasında veya olağanüstü günlerin içerisinde bile, insanın geleceği için iyi ve yararlı olan bir şeyler mutlaka vardır ve var olacaktır. Önemli olan onu gidip bulmak ve bulunduğu yerden çıkartabilmektir. Bunu yaparken bile, belki de GIS’e ihtiyaç duymak durumunda kalabilirsiniz.

Eğer bunu yapmayı beceremeyecek ve iyi birşeyler arayıp bulamayacak kadar yorgunsanız ve kolera sizi güçsüz ve bitap bırakmışsa o zaman da Dr.Snow’u bir kenara itip bırakın ve Gabriel Garcia Marquez’in “Kolera Günlerinde Aşk” isimli romanındaki Florentino ile Fermina’nın 53 yıl, 7 ay ve 11 gün ve gece süren ayrılıklarına, büyük aşklarına gidin. Romanın son bölümündeki cümlesi tüm çarpıcılığı ile sizi bekliyor olacak.

“Think of love as a state of grace, not the means to anything, but the alpha and omega. ... And I discovered, to my joy, that it is life and not death that has no limits”…

Sınırsız olanın ölüm değil yaşam olduğunu düşünün.. 

Düşününün, düşününün ve tekrar düşünün…

Cevabı bulmak için ne koleraya yakalanmanız gerekiyor, ne de 57 yıl beklemeniz.

Olana ve olmakta olana sarılın, hem de hemen…

Unutmayın ki, Danimarkalı filozof Kierkegaard’ın dediği gibi

Ancak,

Olan ile beraber kalabildiğimizde

Olma ihtimali olan ortaya çıkıyor…

Yüzleşin olanla ve kendinizle… Bulun ne olacağını , olacağınızı …